İlk arabanın orta asyalılar tarafından icat edildiğini ve kullanıldığını söyleyebilirim, bunu nerden mi biliyorum yada nerden söylüyorum diyorsanız? işte size cevap; tekerlek çok eski çağlardan beri, yün eğiren orta asyalılar tarafından biliniyordu bunun yanı sıra hayvanlar da ilk olarak orta asya da evcilleştirilmişlerdi.Arabanın icad edilmesi de tekerlekle hayvan gücünün birleşmesi düşüncesinden doğmuştur.Bu bilgileri birleştirdiğimiz zaman rahatlıkla ilk arabayı orta asyalılar buldı ve kullandı diyebiliriz.Kazılarda ortaya çıkarılan kabartma resimler, m.ö. 4000 yıllarında arabanın küçük asya da yaşayan topluluklarca da bilindiğini göstermektedir.
asur krallarının iki tekerlekli arabalarla ava gittikleri ve araba oyunları oynadıkları, hitit lerin iki tekerlekli arabalardan meydana gelen askeri birlikler kurdukları gene bu kabartma resimlerden anlaşılmaktadır. bilinen ilk araba kalıntısı, iran da susa (şuşan) şehrinde yapılan kazılarda bulunan ve m.ö. 4000 yılına ait bir sümer arabasıdır.
eski mısır lılar, m.ö. 1700 yılına kadar tekerleği bile bilmiyorlardı. arabayı onlara çobanlıkla geçinen asya lı hiksos lar tanıttı. ilk arabayı da m.ö. 1580 tarihlerinde yaptılar.
mısır lılar bunları hem yolculukta, hem de savaşlarda kullanıyorlardı. bu arabalar çok küçüktü, iki kişi alırdı. tahtadan yapılmış olup, halat ve derilerle sağlamlaştırılmıştı. arabaların dibine zıplamayı önlemek ve yaylanmayı sağlamak için liften yapılmış kalın dokumalar gerilirdi. böylece uzun yolculuklar rahat ve sarsıntısız olurdu. eski yunan ve roma da arabanın büyük önemi vardı. insan ve eşya taşımak için kullanılan arabalardan başka sırf yarışlarda binilen özel arabalar (roma koşu arabası) da vardı.
ilk çağlarda, roma lıların kendilerine barbar dedikleri germen ler bugünkü almanya da otururlardı. bunlar genel olarak demir işçiliğinde çok ilerlemiş bir milletti. germen lerden sakson ların, üstleri bütünüyle deri kaplı arabaları vardı. bu arabalardan yolculukta büyük fayda sağlarlardı.
sakson lar, yük taşımak için kullandıkları dört tekerlekli arabalara da “carus” adını verirlerdi. bu arabalarda ilk olarak ön tekerlekler bir mil üzerine oturtulmuştu. böylece dönemeçler daha kolaylıkla alınıyor, arabayı sürmek zor olmuyordu.
savaşı kazanan roma askerleri şehre “savaş arabaları” ile girerlerdi. bunların ön ve yan korkulukları üzerinde zafer sembolü olan kabartmalar bulunurdu. batı roma imparatorluğu zamanında kullanılan posta arabalarına da “cisium” denirdi.
batı roma imparatorluğu nun ortadan kalkmasından sonra avrupa da arabalar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. 7.nci yüzyıldan sonra artık araba görünmez oldu. araba yerini tahtıravana bırakmıştı. bunları çoğunlukla insanlar, bazı da hayvanlar taşırdı. bunun sebebi de yolların gitgide kullanılmaz duruma gelmesi idi. italya yı barbar kavimlerin ele geçirmesi sonucu, yollar bakımsız kalmıştı.
10.uncu yüzyıla doğru arabalar yeniden ortaya çıktı. bunları yalnız soylu kişiler kullanırdı. eskilerinden değişik bir biçimleri yoktu.
ağır yük taşıyabilecek güçteki arabaların ancak bundan sonraki çağlarda yapıldığını görüyoruz. koşulan hayvanların sayısı ne kadar fazla olursa olsun, koşum biçimini değiştirmedikten sonra büyük bir yarar sağlanamıyordu. hayvana daha kolay çekiş sağlayan, boğazı üzerinde değil de, omuzları üzerine dayanan koşumların icatından sonra, araba yapımı alanında büyük yenilikler oldu. gerek kısa, gerek şehirlerarası yolculuklar için değişik biçimde arabaların yapımına 12.nci yüzyılda başlandı.
çoğunlukla diligence (posta arabası) denilen ve bugünkü otobüslere benzeyen, birkaç çift atın çektiği arabalar uzun yolculukları kolaylaştırdı.Bunun yanında eğlence amaçlı araba yarışı düzenlenmeye başalndı.
avrupa da 1600 yılına kadar bütün arabalar birbirinin eşiydi. sadece soylu kişiler özel arabalarını, kendi armaları ve bayraklarıyla süsler; üstlerini daha süslü biçimde örterlerdi. bunlardan en çok sözü edileni, ispanya kralı felip II.nin saltanat arabasıydı. bu arabanın tekerlekleri bir mil üzerinde dönüyordu. kasası da yay ve kayışlardan meydana gelen özel bir yaylanma düzeni üzerine oturtulmuştu.
18.nci yüzyılda araba sanayii gitgide gelişmeye başladı. rahatlık, biçim ve güzellik ön plana alındığından, yeni yeni maddeler kullanıldı. tekerlekler inceltildi, yay düzeni kondu, kasalara göze hoş görünür biçimler verildi, arabacının yeri ayrıldı.
türkiye de tanzimat çağına kadar padişahtan başkta sadece şeyhülislamlara ve kazaskerlere arabaya binme hakkı tanınmıştı. ancak tanzimatın ilanından sonra istanbul da ve diğer büyük şehirlerde özel veya kira taşıtı olarak arabalar kullanılmaya başlandı.
19.uncu yüzyılın başında avrupa da araba en güzel biçimine ulaştı. şehir içinde olduğu kadar şehirlerarası yük ve yolcu taşımında da arabalardan büyük fayda sağlanıyordu.
19.uncu yüzyıl ortalarına doğru ingiltere de ilk demiryolu hattının işletmeye açılması (1830 da manchester-liverpool arasında) ve 20.nci yüzyılın başından itibaren otomobilin yaygın duruma gelmesiyle araba önemini kaybetti.
türkiye de kullanılmış belli başlı araba çeşitleri şunlardır: kağnı, talika, yaylı, fayton, kupa, lando, paraşol, hasırlı paraşol, tente, hanto, yük arabası ve sepetli binek arabası.
asur krallarının iki tekerlekli arabalarla ava gittikleri ve araba oyunları oynadıkları, hitit lerin iki tekerlekli arabalardan meydana gelen askeri birlikler kurdukları gene bu kabartma resimlerden anlaşılmaktadır. bilinen ilk araba kalıntısı, iran da susa (şuşan) şehrinde yapılan kazılarda bulunan ve m.ö. 4000 yılına ait bir sümer arabasıdır.
eski mısır lılar, m.ö. 1700 yılına kadar tekerleği bile bilmiyorlardı. arabayı onlara çobanlıkla geçinen asya lı hiksos lar tanıttı. ilk arabayı da m.ö. 1580 tarihlerinde yaptılar.
mısır lılar bunları hem yolculukta, hem de savaşlarda kullanıyorlardı. bu arabalar çok küçüktü, iki kişi alırdı. tahtadan yapılmış olup, halat ve derilerle sağlamlaştırılmıştı. arabaların dibine zıplamayı önlemek ve yaylanmayı sağlamak için liften yapılmış kalın dokumalar gerilirdi. böylece uzun yolculuklar rahat ve sarsıntısız olurdu. eski yunan ve roma da arabanın büyük önemi vardı. insan ve eşya taşımak için kullanılan arabalardan başka sırf yarışlarda binilen özel arabalar (roma koşu arabası) da vardı.
ilk çağlarda, roma lıların kendilerine barbar dedikleri germen ler bugünkü almanya da otururlardı. bunlar genel olarak demir işçiliğinde çok ilerlemiş bir milletti. germen lerden sakson ların, üstleri bütünüyle deri kaplı arabaları vardı. bu arabalardan yolculukta büyük fayda sağlarlardı.
sakson lar, yük taşımak için kullandıkları dört tekerlekli arabalara da “carus” adını verirlerdi. bu arabalarda ilk olarak ön tekerlekler bir mil üzerine oturtulmuştu. böylece dönemeçler daha kolaylıkla alınıyor, arabayı sürmek zor olmuyordu.
savaşı kazanan roma askerleri şehre “savaş arabaları” ile girerlerdi. bunların ön ve yan korkulukları üzerinde zafer sembolü olan kabartmalar bulunurdu. batı roma imparatorluğu zamanında kullanılan posta arabalarına da “cisium” denirdi.
batı roma imparatorluğu nun ortadan kalkmasından sonra avrupa da arabalar yavaş yavaş ortadan kalkmaya başladı. 7.nci yüzyıldan sonra artık araba görünmez oldu. araba yerini tahtıravana bırakmıştı. bunları çoğunlukla insanlar, bazı da hayvanlar taşırdı. bunun sebebi de yolların gitgide kullanılmaz duruma gelmesi idi. italya yı barbar kavimlerin ele geçirmesi sonucu, yollar bakımsız kalmıştı.
10.uncu yüzyıla doğru arabalar yeniden ortaya çıktı. bunları yalnız soylu kişiler kullanırdı. eskilerinden değişik bir biçimleri yoktu.
ağır yük taşıyabilecek güçteki arabaların ancak bundan sonraki çağlarda yapıldığını görüyoruz. koşulan hayvanların sayısı ne kadar fazla olursa olsun, koşum biçimini değiştirmedikten sonra büyük bir yarar sağlanamıyordu. hayvana daha kolay çekiş sağlayan, boğazı üzerinde değil de, omuzları üzerine dayanan koşumların icatından sonra, araba yapımı alanında büyük yenilikler oldu. gerek kısa, gerek şehirlerarası yolculuklar için değişik biçimde arabaların yapımına 12.nci yüzyılda başlandı.
çoğunlukla diligence (posta arabası) denilen ve bugünkü otobüslere benzeyen, birkaç çift atın çektiği arabalar uzun yolculukları kolaylaştırdı.Bunun yanında eğlence amaçlı araba yarışı düzenlenmeye başalndı.
avrupa da 1600 yılına kadar bütün arabalar birbirinin eşiydi. sadece soylu kişiler özel arabalarını, kendi armaları ve bayraklarıyla süsler; üstlerini daha süslü biçimde örterlerdi. bunlardan en çok sözü edileni, ispanya kralı felip II.nin saltanat arabasıydı. bu arabanın tekerlekleri bir mil üzerinde dönüyordu. kasası da yay ve kayışlardan meydana gelen özel bir yaylanma düzeni üzerine oturtulmuştu.
18.nci yüzyılda araba sanayii gitgide gelişmeye başladı. rahatlık, biçim ve güzellik ön plana alındığından, yeni yeni maddeler kullanıldı. tekerlekler inceltildi, yay düzeni kondu, kasalara göze hoş görünür biçimler verildi, arabacının yeri ayrıldı.
türkiye de tanzimat çağına kadar padişahtan başkta sadece şeyhülislamlara ve kazaskerlere arabaya binme hakkı tanınmıştı. ancak tanzimatın ilanından sonra istanbul da ve diğer büyük şehirlerde özel veya kira taşıtı olarak arabalar kullanılmaya başlandı.
19.uncu yüzyılın başında avrupa da araba en güzel biçimine ulaştı. şehir içinde olduğu kadar şehirlerarası yük ve yolcu taşımında da arabalardan büyük fayda sağlanıyordu.
19.uncu yüzyıl ortalarına doğru ingiltere de ilk demiryolu hattının işletmeye açılması (1830 da manchester-liverpool arasında) ve 20.nci yüzyılın başından itibaren otomobilin yaygın duruma gelmesiyle araba önemini kaybetti.
türkiye de kullanılmış belli başlı araba çeşitleri şunlardır: kağnı, talika, yaylı, fayton, kupa, lando, paraşol, hasırlı paraşol, tente, hanto, yük arabası ve sepetli binek arabası.